Wittenberg, 29.9.2012
Bu akşam yürüyüşümüzün 21. gününü tamamladık. Wittenberg'te antifaların ayarladığı bir binada konaklıyoruz. Konakladığımız binalardan bazıları, orada bulunan kiliselere ait oluyor. Şimdi konakladığımız bina da böyle binalardan birisidir.
Kısa sayılmayacak bir zamandan beri özgürlük yürüyüşünü sürdürenler olarak bir aradayız. Bazı gazetelerde bu yürüyüşü kimi kurumların organize ettiğine dair yanlış haberler çıktı. Tüm bildirilerimizde de yansıttığımız gibi, bu yürüyüşü organize edenler ve yapanlar tamamen mülteci kamplarında kalan bizleriz. Elbette ki bizi destekleyen çok sayıda kurum var. Ama yürüyüşün öznesi biz mülteci kamplarında kalan mültecileriz. Artık eylemciler olarak bir aile gibi olduk. Bu nedenle bizimle ilgili olarak çıkan yanlış haberler hemen tepki alıyor. Bu haberlerden bazılarına yalanlama açıklaması yapıyoruz, bazılarını da okuyup geçiyoruz. Artık bu tip yanlış haber yapanların kendileri düşünsün neden böyle bir şey yapmaya ihtiyaç duyduklarını. Bazı gazetelerin de bu duruma uzak oldukları için ve bilgi yeteresizliklerinden dolayı böylesi haberler yaptıklarını düşünüyoruz.
Özgürlük yürüyüşümüzle ilgili olarak çok sayıda görsel malzeme de birikmiş oldu. Şimdiye kadar kısa ya da orta uzunluklukta çeşitli filmler de yapıldı. Özgürlük yürüyüşümüz başlamadan önce gerçekleştirmiş olduğumuz Bereak İsolation kampında "Embryo der Freiheit" adlı bir film yapmıştık. Bu filmde isolasyon ve özgürlük meselesini işlemiştik. Özgürlük yürüyüşümüz başladıktan sonra da bazı filmler yapıldı. Bunlardan kısa olanı internete verildi. Almanyalı bir arkadaş kendi çekimleri ve kendi bestelediği müzik eşliğinde yapmış olduğu filmi internet ortamına aktardı. Başından beri bizimle birlikte yürüyen İtalyalı bir arkadaşımız da özgürlük yürüyüşüyle ilgili yaptığı filmin Leipzig'e kadar olan bölümünü tamamladı. Bu akşam onu izledik ve bu bölüm internet ortamına atarılacak. Bundan başka sürekli kameralarıyla bizimle birlikte yürüyen iki arkadaş daha var, onlar nasıl bir sürpriz yapacaklar onu henüz bilmiyoruz. Böylece yazılı ve görsel olarak tüm yöntemleri kullanarak özgürlük yürüyüşümüzün etki alanını geniş tutmuş oluyoruz.
Bugün 10 kilometre gibi kısa bir mesafeyi yürüdük. Konaklamış olduğumuz Wittenberg şehrinde iki gün kalacağız. Bu gün şehir meydanında bir miting gerçekleştirdik. Kouşmalarımızı yapıp bildirilerimizi dağıttık. Yarın da şehir meydanında çeşitli eylemler gerçekleştireceğiz. Önümüzdeki bir kaç mülteci kampına da arkadaşlarımız gidip ön yoklama yaptılar. Bu mülteci kamplarını da ziyaret edeceğiz.
Bu sabah, yola çıkarken gene büyük televizyonlardan birisi geldi ve bizimle ilgili çekimler yapıp, röportajlar gerçekleştirdi. Artık Berlin'e 5 ya da 6 Ekim'de ulaşacağız. Mesafe yaklaştıkça medya ve kamuoyu bize olan ilgisini artırmış bulunuyor.
Daha önce Berlin'den bizim yürüyüşümüzle dayanışmak için yürüyenlerden biri tekrar geri geldi ve bizimle yürümeye başladı. Şilili olan bu arkadaşın kulaklarında Meksikalı devrimci ressam Frida Kahlo'nun resminin nakışlı olduğu küpeler vardı. Devrimci semgeler ve ya devrimci marşlar, şarkılar bizi ortak noktalarda buluşturmaya devam ediyor. Farklı dillerde seslendirdiğimiz Çav Bella şarkısına, yeni katılan arkadaşlarımız sayesinde Fransızca versiyonu da eklenmiş oldu. Ayrıca Fransızca bir slogan da atıyoruz artık.
Dün akşam konaklayacağıımız yere giderken yolda bir ceviz ağacına rastladık. Bu ağacın cevizleri oldukça büyüktü. Yere dökülmüş olan büyük cevizlerden topladık. Kutsal asamız bu cevizleri kırmaya da yardımcı oluyor. Doğa anayla barışıklığımız devam ediyor. Biz doğaya bir zarar vermediğimiz için o da bize karşı hürmetli davranıyor. Ürünlerini bizlerden esirgemiyor. Yollarda konakladığımız yerlerde çöpleri yerlere atmıyoruz. Bu konuda belli bir alışkanlık artık oturmuş bulunuyor. Artık Marksist hareketlerin doğanın korunması, feminizm, din ve devlet meseleleriyle ilgili yeniden düşünmesi ve açılımlar yapması gerekir.
Bu gün miting sırasında sohbet ettiğimiz bir Almanyalı öğretmen arkadaşla devlet meselesi üzerine sohbet ettik. Ben elimdeki tebeşirle, oturduğumuz betonun üzerine orak çekiç amblemi çizmiştim. Bu amblemin ne anlama geldiği üzerine espirili sohbetler yaparken söz devlet meselesine geldi. Arkadaş Marksizmin devleti savunduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle kendisini Marksist ya da komünist olarak değil, anarşist olarak tanımladığını söylüyordu. Ben de arkadaşa Marks'ın hangi kitabında komünizmde devletin varlığından söz ettiğini sordum. Fakat arkadaş bu konuya bir açıklama getiremedi çünkü o Marks'ın kitaplarını fazlaca okumadığını söylüyordu. Avrupa solunda sosyalizm ve komünizm arasındaki farkın ne olduğuna dair kafalar oldukça karışık. Komünistlerin devleti savunduklarına dair bir ön yargı oluşmuş ve bunu kırmak çok kolay olamayacak gibi görünüyor. Kafaların karışık olduğu diğer bir konu ise; baştan ayağa militarist bir şekilde örgütlenmiş olan kapitalist devlet mekanizmasının dağınık ve belli bir örgütlenmesi olmayan kuvvetlerle nasıl yıkılacağıdır. Şimdi bunlar eylem sırasında tartışılan konular.
29.9.2012
Turgay Ulu
Wittenberg