27.11.2012
Oranienplatz'daki direniş çadırlarımızdan mülteci kamplarına yaptığımız ziyaretleri sürdürüyoruz. Bu gün Zeughof caddesindeki mülteci kampını ziyaret ettik. Bu mülteci kampı, bizim bulunduğumuz direniş alanına yürüyerek 10 dakikalık bir mesafede bulunuyor. Burada kalan bir arkadaşımız sürekli direniş alanımızda yaşıyor zaten. Burada kalan arkadaşımızla birlikte ziyaret için yola çıktık.
Zeughof mülteci kampına giderken sarı özgürlük bayrağımızı yanımıza aldık. Bu bayrağı taşırken hiç bir zaman polisten izin almıyoruz. Özgürlük bayrağımız, adından da anlaşıldığı gibi kendisini her zaman özgürce dalgalandırıyor. Berlin caddelerinde gene dalgalana dalgalana yürüdü.
Zeughof eski bir bina. Bir ana caddenin kenarında bulunuyor. Bu mülteci kampında 500 kişilik bir kapasite varmış. Kampın sosyal çalışanı Iraklı bir Kürt. O da eskiden mülteciymiş. Mültecilik dönemi sona erdikten sonra okula gitmiş ve şimdi, bir zamanlar kendisinin yaşadığı mülteci kamplarından birinde sosyal görevli olarak çalışıyordu. Diğer bir çalışan kadın da İranlıydı. Iraklı çalışan bizim direnişimizden haberdardı. Bizim direnişimizin haklı bir direniş olduğunu söyledi ve bizi desteklediğini söyledi.
Zeughof mülteci kampına gittiğimizde mültecilerle görüşemedik. Çünkü onlar etrafta görünmüyordu. Görevliler kapıları tek tek çalıp haber vermenin uygun olmayacağını söylediler. Bir daha ki hafta için bir gün belirledik. Çalışanlar o gün için burada kalan mültecileri bilgilendirecekler ve o gün gelip onlarla görüşeceğiz. Önümüzdeki salı günü için bir kaç dilde bir yazı yazdık ve kampa bıraktık. Bir dahaki gelişimizde, yanımızda film de getireceğiz. Hem mültecilere direnişimizi anlatan filmleri göstereceğiz ve hem de konuşmalar ve sohbetler yapacağız.
Bu mülteci kampında kalanlar üçer kişilik odalarda yaşıyorlar. Diğer kenar semtlerde bulunan kamplara göre daha derli toplu bir görünümü var. Ama buranın da temel özelliği izolasyondu. Mesela bu kampta internet bağlantısı bulunmuyor. Berlin'in göbeğinde bulunan bir mülteci kampı fakat internet bağlantısı yapmamışlar. Odaların içinde tuvalet yok. Tuvalet ve banyo ortak alanda bulunuyor. Bu kampın sessiz ve sakin bir görünümü vardı. Bu durumdan insaların burada fazla kalmadığı yorumunu yaptık. İki saat kadar bu kampta kaldık. Sohbet ettik. Bir dahaki gelişimizde neler yapacağımız üzerine konuşmalar yaptık ve kamptan ayrıldık. Gelirken kampa kadar yürümüştük ve dönerken de kampa kadar yürüdük. Sarı özgürlük bayrağımız bize yol gösteriyordu. Bir trafik lambasının altında beklerken, yoldan geçen ve elinde bebeği olan bir kadın bayraktaki yazıları okumaya çalışıyordu. Ona bayrakta değişik dillerde özgürlük yazdığını söyledim ve o da bana "her biji" (çok yaşa) dedi. Konuşmasından anladığımız kadarıyla bu kadın Kürttü.
Bu sabah Bramche kampı ile ilgili film yapan ekiple görüştük. Bramsce kampından gelmiş olan iki Afrikalı arkadaşa direniş kampımızla ilgili bilgiler verdik. Onları direniş alanımızda gezdirdik. Film ekibi de bu sırada çekimini yapıyordu. Daha sonra bir röportaj yaptık. Bramsche mülteci kampı eve bizin direnişimizle ilgili sorular yönelttiler. Onlara direnişimizin başlama ve gelişme aşamalarıyla ilgili ve bundan sonra nasıl devam edeceği ile ilgili bilgiler verdik.
Bramsce mülteci kampından gelen iki Afrikalı arkadaş müzik yapıyorlar. Bir müzik grubu kurmuşlar. Şu anda da bir kilised düzenlenen etkinlikteyiz ve bu arkadaşlar biraz sonra bir konser verecekler. Kilisede düzenlenen bu etkinlikte tartışma programları var. Müzik programları var. Mültecilerle dayanışmak için düzenlenmiş bir etkinlik bu. Biz de bu etkinlikte konuşmak için geldik. Bir kişi sahnede Arapça konuşuyor ve onun konuşması Almancaya çevriliyor.
Zeughof mülteci kampını ziyaretten dönerken Brandenburg'da açlık grevi yapan arkadaşların hukiki işlemlerini yürüten bir destekleyici arkadaş bizimle görüşmek istediğini söyledi ve onunla buluştuk. Barandenburg'daki durum iyi değil. Arkadaş işlemler yürütmekten yorulmuş ve artık o işin ilerlemediğini söylüyordu, bu konuda bizden yardım istiyordu. Konu ile ilgili dünkü eylem komitesinde söylediğimiz görüşlerimizi burada da dile getirdik. Açlık grevini bitirmenin bir eylem olmadığını ve bu duruma bizim destekte bulunmak gibi bir şey yapamayacağımızı söyledik. Aralık'ın 2'sinde Brandenburg'daki meydanda yılbaşı etkinliği düzenlenecekmiş. O sırada da arkadaşlar açlık grevini bitireceklermiş. Arkadaşların açlık grevini hangi gerekçeyle bıraktıklarını öğrenemedik. Konuşmalardan çıkardığımız kadarıyla bu eylemi sürdüremedikleri için bırakıyorlar ve açlık grevi başlayalı çok olmadı. İki kere denenen açlık grevi bir haftadan fazla sürmedi. Ama arkadaşlara, eğer direniş alanımıza geri dönmek isterlerse kapıların açık olduğunu, direnmek ve mücadele etmek isteyen her kese kapımız açıktır. Her kim ki kapitalist izolasyon sistemine karşı direnmek istiyorsa bizim direniş alanımıza gelebilir ve direnişe katılabilir. Bu konuda kimseye bir dayatmada bulunmayız.
Bu akşam ilginç bir rastlantı oldu. Mültecilerle dayanışma etkinliğinin düzenlendiği kilise, geçen gün bizim Türkiye'deki açlık grevleriyle dayanışmak için işgal ettiğimiz kiliseymiş. Verilen adrese geldiğimizde burayı tanıdık. Aramızda espriler yapıp güldük.
Bu etkinlikte ilk konuşmacılar Arapça konuşuyorlar. Yarım yamalak anlayabildiğimiz kadar, konuşmacılardan birisi Tunus'daki isyandan söz ediyor. Bu isyan sonrasında Avrupa'ya kaçmak zorunda kaldığını anlatıyor. Önce İtalya'ya gitmiş. Kaçak göçmenlerin başından geçer kötü olayları anlatıyor. Çocuklarının geleceğinin garantide olmadığından söz ediyor. Kendisine karşı uygulanan ırkçı faşist yöntemlerden söz ediyor.
Etkinlikte direnişimizin genel durumu ve yaptıklarımızla ilgili olarak kitleye bir konuşma yaptık. Kilisenin sandalyeleri doluydu. Artık tüm etkinliklerde bizim direniş adına mutlaka bir konuşma yapıyoruz.
Konuşmanın ardından mültecilerden ve destekçilerden oluşmuş olan müzik grubu bir dinleti sundu. Afrikalı, Dağıstanlı ya da başka ülkelerden gelen mültecilerin oluşturduğu müzik grubu büyük beğeni topladı.
Bu etkinlikte bir arkadaşla karşılaştık. Bu arkadaş bizim bilgilendirme çadırında ilk defa görev almıştı. Sabah, bu etkinliği düzenleyen film ekibi bir film çekmek için bizim direniş çadırlarımıza gelmişlinrdi. Bizim çekim yaparken bilgilendirme çadırında olan arkadaşa kendisinin kameraya görünmek isteyip istemediğini sordum. O da bana film çekmek için basın komitesinden izin almam gerektiğini söylemişti. Ben basın komitesinden olduğumu söyleyince çok özür diledi. Sonra onunla bu etkinlikte tekrar karşılaştık. Almanya'nın uzak bir yerinde oturuyormuş. Avukatlık yapıyormuş. Devrimler tarihi üzerine biraz sohset ettik. Ailesi Rus kökenli bir arkadaş. Meksika'ya gitmiş. Onunla Markos üzerine biraz sohbet ettik. Türkiye'de de Diyarbakır ve Mardin gibi yerlere gitmiş.
Film çeken arkadaşla bir kaç kez daha görüşmemiz gerekirmiş. Alt yazıları hazırlamak için bir kaç defa daha görüşeceğiz. Direnişimizle ilgili çok sayıda film oldu şimdi.
27.11.2012- Berlin
Turgay Ulu