16.12.2012
Türkiye'nin talebi üzerine, Türkiye ve Suriye sınırına petroit füze sisteminin yerleştirilmesi kararlıştırıldı. Almanya da buraya füze yeşleştirmeye ve asker göndermeye karar verdi. Almanya parlementosundaki partilerden yalnızca sol parti buna onay vermedi. Diğer partilerin tamamı bunu onayladı. Yeşil parti de yalnızca bir iki kişi karşı oy kullandı, diğerleri savaş politikasına onay verdi.
Türkiye ile Suriye sınırına yerleştirilen savaş malzemeleri yalnızca Suriye ile sınırlı değil. Aslında bu hazırlıklar İran'a karşı bir hazırlıkmış gibi görünüyor. Rusya vb. ülkeler bu politikaya karşı çıktıklarını açıkladılar. Suriye'ye karşı gerçekleştirilecek herhangi bir müdehalenin üçüncü dünya savaşınını başlatacak bir rol oynayacağı söyleniyor.
Medyada çıkan haberleri izlediğimizde savaş, göç vb. şeylerin birbiriyle bağlantılı olduğnu rahatlıkla anlayabiliyoruz. Bunun yanına ırkçılığı da eklemek gerekir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sularda göeçmenleri taşıyan tekne batıyor ve insanlar ölüyor. Avrupa'da ırkçı söylemler ve politikalar gelişiyor. Irkçı partilere verilen oy oranları yükseliyor.
Bir kaç gün önce Türkiye ile Almanya bir anlaşma yaptılar. Türkiye'den gelecek olan insanlar için Almanya vizeyi kaldıracak, bunun karşılığında Türkiye'den Almanya'ya iltica edenleri Türkiye geri almayı kabul etti. Karşılıklı olarak anlaştılar.
Savaş ile mültecilik ve göç meselesi birbirinden bağımsız konular değildir. Bir yerde savaştan söz ediliyorsa orada mutlaka mültecilik ve göçten de söz etmek zorundasınızdır. Haksız savaşları ve bunun sonucunda göçü, mülteciliği yaratanlar aynı odaklardır. Petrol, alan hakimiyeti gibi emperyalist kapitalist rekabet nedeniyle çıkartılan savaşlarda ölen insanlar hep yoksul halklar oluyor. Ölümlerden geriye kalanlarda can güvenliği nedeniyle, bu savaşları çıkartan kapitalist emperyalist ülkelere göç ediyorlar. Geldikleri yerlerde gene aynı odakların ırkçı ve sömürücü politika ve uygulamalarına maruz kalıyorlar.
Yugoslavya'da yaşanan savaş sonrasında çok sayıda insan batı ülkelerine göç etmek zorunda kalmışlardı. Şimdi başta Roma insanları olmak üzere bu insanları geri iade ediyorlar. Hem savaşları çıkartarak bu insanları göçe zorladılar, hem de şimdi geri gönderiyorlar. Satranç taşıyla oynar gibi insanların yaşamlarıyla oynuyorlar. Üstelik göç ve mültecilikle ilgili olarak göçe zorlanan insanları suçlu olarak sunuyorlar ve ırkçı politikaları geliştirmek için göç sorununu bahane ediyorlar.
Evet bir savaşa ihtiyaç var. Ama bu savaş büyük şirketlerin karları için yapılan haksız savaş değildir. Haksız savaşlarda öldürülen yoksul halkların, göçe ve mülteciliğe zorlanan halkların bu zulümden kurtulması için bir savaşa ihtiyaç vardır. Artık yeter değip, kapitalist emperyalist haksız savaş ve sömürü düzenine karşı bir büyük savaşa ihtiyaç vardır. Zira yoksul haklar hep savaş koşulları içinde yaşamaktadırlar. Yoksul halk çocukları zaten kendilerinin başlatmadığı savaşların içine doğuyorlar. Başkalarının çıkarları için savaşacaklarına bu savaşları ortadan kaldırmak, haksız savaşlara son vermek için savaşmalarının zamanı gelmiştir.
İşgal okulunda kalmak isteyen bir Roma ailesini okula yerleştirdik. Böylece zor durumda olan bir ailenin barınma sorununu çözdük. Ama aile de bizim işgal okulunu bir direniş merkezi olaraka kullanma perspektifiyle almış olduğumuz kararlara uyacağını taahhüt etti.
Okulu işgal ettikten sonra bazı eşyalar kayboldu. Şimdi bunun için tedbirler aldık. Mülteci direniş hareketinin bir örgütlenme ve disiplinli çalışmaya ihtiyacı var. Sosyal hareketlerin en önemli sorunu bu olsa gerek. Ama bu sorunun bir çırpıda çözülüp aşılması pek mümkün değildir. Zaman ve iradi müdehalelere ihtiyaç var.
16.12.2012
Turgay Ulu
Berlin