3.1.2013
Almanya'nın Wüzburg kentinden Berlin kentine kadar yürüyüş yaptık ve uzun bir süreden beri de Berlin'de direnişimize değişik eylem yöntemleriyle devam ediyoruz. Direnişimiz alışılmış sınırları aştı ve uzun bir zamana yayıldı. Direniş uzadıkça etki alanı da genişlemiş oldu. Dünyanın değişik yerlerinden enternasyonal ilişkiler gelişti, değişik ülkelerde benzer paralel eylemler oldu. Tüm bu olup bitenler devleti ve onun bir yan örgütlenmesi olan nazileri rahatsız etti. Sokaklarda sürekli bize karşı eylemler yaptılar.
Bu sabah da direiş çadırlarımızdan birinde küçük çaplı bir yangın çıktı. Çadırın bir bölümü yandı. Yangının neden çıktığını henüz bilmiyoruz. Çadırın yanan kısmına yakın bir noktada odun sobası vardı. Ama ilginç olan şey, yanlızca çadırın tutuşmuş olmasıdır. Sobaya yakın olan yerde bir yanma olmamış. Çadır sokağa yakın bulunan bir çadır. Yangının çıktığı yerin hemen yanında yürüme yolu var. Kesin bir şey söylemek mümkün değil ama provakasyon ihtimalini göz önünde tutarak önlemlerimizi artırmak zorundayız. Yangın çıktığı zaman olay yerine polisler geldi, inceleme yapıp gittiler.
Direniş çadırlarımızda evsiz ve sokakta yaşayan insanlar da kalıyorlar. Bu insanların hepsini bire bir kontrol etmek olanaklı değil. Hem bıçaklama olayında ve hem de yangın olayında insanlar bizim direnişimize karşı eleştiriler yöneltiyorlar. Biz onlara diyoruz ki, hemen yanı başımızdaki sokaklarda benzer türde çok sayıda olay gerçekleşiyor. İnsanlar kavga ediyorlar, yangın çıkabiliyor. Benzer olayların mülteci direnişinde olmasına niye şaşırıyorsunuz? Üstelik mülteciler kamplarda izolasyon hayatı yaşıyorlar, stres içinde yaşıyorlar onların kavga etmesinden daha doğal ne olabilir? Bizim de onaylamadığımız bu tür olayların olmasının kuçlusu kimdir? Evet suçluyu tanıyoruz, kapitalist izolasyon ve sömürü sistemi suçludur.
Mülteci deriniş hareketi politik bir harekettir, biz direniş mevzilerimizde kriminal vakalar istemiyoruz. Ama bu tip vakaların olabileceğini biliyoruz. Yaşadığımız mülteci kamplarında her gün bu tür olaylar oluyor. Niye bu olayları gündeme getirmiyorsunuz diye soruyoruz. Mülteci kamplarında izolasyona dayanamayıp intihar edenler, akli dengesini yitirenler var onları gündeme getirin. Biz içimizde çıkan çelişki ve sorunları çözmeye muktediriz. Siz biraz etrafınıza bakın ve her gün toplumda yaşanan cinnetlerin nedenini düşünün. Suçlu kim? Amerika'da okula silahlı saldırı oluyor insanlar öldürülüyor, savaşlar var insanlar ölüyor, açlıktan insanlar ölüyor; öte yandan sokaklarda yılbaşı bombaları patlıyor, oyuncaklara ve gerçek silahlara servetler harcanıyor suçlu kim? Niye bu büyük olayları görmeyipte bizim mülteci direniş hareketimizdeki olağan vakaları abartıyorsunuz? Biz de size bunları soruyoruz. Biz sizlerin sorularınızı ve kendi eksikliklerimizi, sorunlarımızı açıkça ortaya koyup tartışıyoruz çözüm yöntemleri geliştiriyoruz. Biraz da siz kendinizi sorgulayın bakalım. Sadece ağaca bakmayın büyük ormanı görün diyoruz.
Alın size bir olay: Bir gece kulübünün tuvaletlerini temizleyen Kenyalı karaşın bir arkadaş, bir grup faşist tarafından tuvalete sıkıştırılarak yüzüne kesik atıldı. Faşistler bu saldırıyı yaparken "pis Afrikalılar" diye hakaret ettiler. Polis olay yerine çok geç geldi. Yaralı arkadaş hastaneye kaldırılıdı, belki de ölecekti bu arkadaş. Şimdi niye bu olayı öne çıkartmıyorsunuz. Buna karşı toplumsal tepkileri örgütlemeye niye girişmiyorsunuz. Kendisine solcu deyip, Avrupa'nın cafe köşelerinde pinekleyenlere de soruyoruz bu soruları. Onlara diyoruz ki dışardan ahkam keserek bize akıl vermeyin. İşte biz sokaktayız gelin birlikte mücadeleyi yükseltelim.
Dünkü toplantımıza Polonya'dan bir aktivist geldi. Polonya'da açlık grevinde olan mültecilerle ilgili olarak bizi bilgilendirdi ve birlikte neler yapabileceğimizi tartışmak için bir toplantı düzenlemeye karar verdik. Önümüzdeki günlerde bu toplantıyı gerçekleştireceğiz ve birbirimize deneyimlerimizi aktaracağız. Aynı zamanda gelecekte birlikte neleri yapabileceğimizi tartışacağız.
Dün akşam bir tartışma toplanatısına davetliydik. Almanya'da kendisine komünist diyen değişik gruplar düzenlemişti bu toplantıyı. Değişik fraksiyonlardan konuşmacılar vardı. Onların tartışmalarının pratik hareketin çok uzağında olduğunu gördük. Sosyalizm denemelerini çok yüzeysel işliyorlar. Hiç bir ciddi veriye dayanarak konuşmuyorlar. Kalıplaşmış bir bakış açısıyla yürütüyorlar taratışmaları. Çok sayıda grup bu toplantıyı düzenlemişti ama katılan insan sayısı fazla değildi. Çevirmen olmadığı için konuşma hakkımızı kullanamadık ama bu tartışma toplantısının ciddi teorik ve pratik sorunları ortaya koyan bir tartışma olmadığını gözlemledik.
Artık bir çok dile çevrilmiş olan yeni bildirimizi basmaya ve dağıtmaya hazır hale getirdik. Yarın basın mensuplarına da bu bildiriyi dağıtacağız.
Mülteci direniş hareketinin gelip geçen bir rüzgar olmaması için neler yapılabilir. Günümüzün toplumsal hareketlerinin en belirgin özelliği yanıp sönen bir hareket olmasıdır. Bu durumu nasıl aşabiliriz? Yalnızca pretosto etmek yeterli değildir. Yalnızca eylem yapmak da yeterli değil. Bunların farkındayız. Ama bu sadece mülteci direniş hareketinin sorunu değil. Dünya devrimci hareketinin bir sorunudur bu. Eylem olmadan yolun açılması mümkün değil. Süreklileşmiş eylemler bazı teorik sorunların da tartışılmasını gündeme getirecektir. Perspektif arayışında olanları da bu eylemler verimli sonuçlar elde etmeye yönlendirecektir. Başka türlü yol açılmıyor.
3.1.2013
Turgay Ulu
Berlin